Kâmil mü’minler, din kardeşlerinin sevinciyle sevinip ıztırâbıyla muzdarip olurlar. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-bunu bir teşbîh ile şöyle îzah buyurmuşlardır:
“Mü’minler birbirlerini sevmekte, merhamet etmekte ve korumakta bir vücûda benzerler. Vücûdun bir uzvu hasta olduğunda, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
(Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66)
“Türkistan’dan Şam’a kadar olan sahada bir din kardeşimin parmağına batan diken, benim parmağıma batmıştır; onun ayağına çarpan taş, benim ayağıma çarpmıştır. Onun acısını ben duyarım. Bir kalpte hüzün varsa, o kalp benim kalbimdir.” İşte gerçek bir İslâm kardeşliğinde sahip olunması gereken gönül ufku…
Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, sırf kendini düşünüp din kardeşinin ızdırâbına duyarsız kalmanın İslâm ahlâkıyla bağdaşmadığını bildirmişler ve:
“Mü’minlerin dertleriyle dertlenmeyen, bizden değildir.” (Bkz. Hâkim, IV, 352; Heysemî, I, 87) buyurmuşlardır.
"Kutsaldır o can, ekmek kavgası için veriliyorsa…
Soma’da göçük altında hayatını kaybeden şehit kardeşlerimize Allah (c.c.) rahmet mekanlarını cennet eylesin. Kurtarılmayı bekleyenler için dualarımız onlarla beraber olsun. Rabbim yar ve yardımcıları olsun inşaAllah…
Tüm Türkiye'nin başı sağolsun…”